Filiz Özkol :Saz mı, caz mı?


Zıtlıkların yaşam üzerindeki etkisini küçük dünyamızda ne kadar tolere ederiz diye düşünsek de, var oluşumuzun temel kurallarını ne yaparsak yapalım bozamayız.
Evren kendi sistemi içinde döngüsünü sürdürmeye devam ede dursun, bizim dünya kaoslarımızın hiç bitmeyeceğini binlerce yaşam öncesine gittikçe daha iyi görebiliyoruz.
Tarih bizim yüz akımız.
Yaşam bilançomuz, 'Sen, Ben' kavgasının temelinde, ilkel egolarımızın dürtüsü var ki, "zeytinyağ-su" misali örneğinde olduğu gibi. Ünlü bilim adamı Arşimet'in, hamam da yıkanırken suyun taşmasıyla bulduğu, bilinen gerçeği hala bir türlü kabul edemiyor, içimizdeki taşkınlıkları hiçbir şekilde kapatamıyoruz.

UYUMSUZLUĞA ÇARE YOK

Gelelim bizi anlatan güncel olaylarımızdan birini daha aktarmaya. Büyük bir aşkın mutlu sonu dediğimiz evlilik törenlerinde yaşanan olumsuzluklar takısında ''Mutlu Son'' nasıl yaşanacaksa, düşünmek lazım.
Gelin ve damadı bezdiren ön hazırlık seremonileri. Gelinliğin modelinden tutun, davetli listesindeki kargaşaya kadar uzayan bir düğüm. Çözmek şöyle dursun her kafadan bir sesle daha da karışan olayların daha sonraki yıllara dayanan öfke hikayelerinin hiç bitmemesi gibi. Herkesin kendi aklını beğendiğini artık bilmeyen yok. Vazgeçemediğim eski hikayeler veya atasözlerinin derinliğini nedense hiçbir yerde bulamıyorum.
"Aklı giydirip süslemişler kimse beğenmemiş, herkes kendi aklını seçmiş''. Lise yıllarında; biz kızların ağzımızda sakız ettiğimiz bir söz armonisi vardı: ''Renkler ve zevkler tartışılmaz''...
Ne yazık ki her şeyin tartışıldığı ortamda uyumsuzluğumuza bir türlü çare bulamıyoruz.
Dünyanın yaşadığı karmaşanın kıyısında dolaşırken insanlık çıldırmış olmalı diye düşünmek istemiyorum. Hala sevgi ve saygının varlığını bize hissettiren güzel insanlar var.

ERKİN USMAN'LA YENİ ASIR GÜNLERİM

İzmirlilerin yaz aylarında en büyük kaçamağıdır hemen yanı başlarındaki sahil kasabaları. Çeşme, Kuşadası Foça, Gümüldür ilk etapta hepimizin bildiği yerler.
İzmir'de yaşadığım Yeni Asır günlerimde, gazetemizdeki sevgili yazar arkadaşlarımla Ege Bölgesi'ni adım adım gezer, halkın dertlerini ve gittiğimiz yörelerin sorunlarını dinlerdik. Buradan saygı ve sevgiyle adını anmadan geçmek istemiyorum, çünkü kendisinden çok şey öğrendiğim, sevgili hocam; usta yazar ağabeyim Erkin Usman'la bu gezilerde çok güzel paylaşımlarımız olurdu. Dolaştığımız yerlerin, sokaklarında kulağımıza çarpan, yöresel, etnik, pop, caz ve bluesla kaynaşan seslerini sevgiyle dinleyerek gözlem turumuzu tamamlar, gazetemize koşarak döner ve yazılarımızı yazmaya başlardık.

NEDEN TRİP ATIYORUZ?

Allah bizi yaratırken özenmiş bezenmiş farkında değiliz. Duyu organlarımızın neden çift olduğunu hep düşünmüşümdür.
İki göz, iki kulak, iki el hatta burun deliklerimiz bile çift. Her şeyimiz güzel bir senkron içinde uyumlu çalışırken; hala niye birbirimize argo tabirle "trip" atıyoruz, bir bilebilsek. Yaşam, sevmekle güzel. Sazı cazı bırakalım tek bir yürek olalım. Hayat bir varmış bir yokmuş. Gerisi teferruat. Şu kısacık yaşamda hikayemizin adı sevgi olsun arkadaşlarım. Mutlu olalım. Mutlu yaşayalım.
Kavgasız gürültüsüz barışçıl hafta sonları diliyorum.


Yorum Gönder

0 Yorumlar